...

Ku-Ba-Ba Blog'taki yazılar ve album tanıtımları Motet & Sudaay tarafından hazırlanmaktadır-Müzik dünyasında belli bir değer yaratmış isimlerin tanıtılması amacıyla hazırlanmış bir blogtur..

19 Şubat 2013 Salı

.:Eleni Karaindrou 2013-Concert in Athens:.




01. Requiem for Willy Loman
02. Eternity Theme 
03. Closed Roads 
04. Waiting 
05. Voyage 
06. Invocation 
07. Tango of Love
08. Tom’s Theme
09. Laura’s Waltz 
10. Adagio
11. After Memory 
12. Farewell Theme 
13. Seeking Theme
14. Nostalgia Song 
15. Waltz of the Rain 
16. Adagio for Saxophone 
17. Dance
18. Requiem for Willy Loman

Eleni Karaindrou - piano
Kim Kashkashian - violin
Jan Garbarek - tenor saxophone
Vangelis Christopoulos - oboe
Camerata Orchestra
Alexandros Myrat - conductor


albüm / sanatçı bilgisi

 

1942 doğumlu. Atina ve Paris'te klasik eğitim almış bir piyanist ve besteci. Şiir ve tiyatro tutkunu, etno - müzikoloji uzmanı. Helenic Müzik Konservatuvarında piyano ve müzik teorisi okudu ve Atina Üniversitesi felsefe bölümünden mezun oldu.Fransız hükümetinin verdiği bursla Sorbonne’da etnomüzikoloji ve Scuola Cantorum’da orkestrasyon okudu.

1975 ile 1982 yılları arasında Radyo Üçüncü Programı yöneticilerinden biri olarak besteci Manos Hacidakis ile birlikte çalıştı. 1975 yılından bu yana Yunanistan’dan ve başka ülkelerden ünlü yönetmenlerle çalışarak 19 film, 42 tiyatro oyunu, 15 televizyon ve radyo programı için müzikler besteledi. Tiyatro alanında, birçok ünlü Yunanlı yönetmenlerle birlikte, National Theatre, Aplo Theatro, Amphitrtro gibi mekanlarda, başlıca Shakepeare, Goldoni, Gorki, Artur Miller, Euripides oyunlarının müziklerini yaptı.

Bakın kendisini ne güzel anlatmış, başkaca bir tanıtıma gerek yok..


Müziğimde ve orkestramda klasik müzik var ancak, bir taraftan da buzuki'den, ney'den, santur gibi enstrümanlardan vazgeçemiyorum. Müziğimi sınırlandıran bir şey yok.O orkestrayı neden öyle kurguladım, neden orada o geleneksel enstrümanı kullandın, detaya girmiyorum, her şey içgüdüsel gelişiyor. Bir ressamın paleti kullandığı gibi kullanıyorum enstrümanları, sanatta bir bilim adamı gibi davranırsanız sanat insanı olmaktan çıkarsınız. Ben geleneksel müzikçi değilim, çağdaş müzik sanatçısıyım. Taksimleri çok iyi biliyorum, yaptığım müzikte de doğaçlama çok kullanıyorum. Geleneksel müzikleri dinlemekten büyük keyif alıyorum. Dünyanın her yerinden farklı renkleri bulmaya çalışıyorum. Anadolulu hissediyorum kendimi. Ailem Asyalı. Anadolu'nun birçok sesini içimde hissediyorum.

Aslında insanlar benim için karar verdi. Benim planlarım arasında film için müzik yapmak yoktu. Başlarda piyanist olmayı düşünüyordum ve doğaçlamalar yapıyordum.İlk çalışmam gerçi sinema için değil tiyatro içindi. İyi bir sonuç elde ettim. İyi de eleştiriler yazıldı.

Ardından başka bir film, derken başka bir film ve yeni aynı yönetmenin bir diğer filmi "Rosa". Bu film bana Angelopoulos'la tanışma fırsatını getirdi. "Rosa" dolayısıyla Selanik Film Festivali'ne katılmıştım. Angelopoulos da festival jürisi başkanıydı. Müziğimi dinledi ve çok beğendi. En İyi Film Müziği Ödülü'nü bana verdi ve bir sonraki yıl çekeceği film için birlikte çalışmayı teklif etti. Böylece "Kitara'ya Yolculuk" filmi için çalışmaya başladım. "Ulis'in Bakış"'ndaki tutumumu Angelopoulos'tan filmin hikâyesini dinlemem belirledi. Genellikle senaryodan sonra beste yapıyorum. Bazen de sadece onun hikâyesi üzerine müzik yazıyorum. "Ulis'in Bakış"nda çekimler başlamadan besteyi yapmıştım.

Klasik müzik konservatuvarındaki 17 yıllık çalışmalarımın müziğim üzerindeki etkisi büyük. En büyük etkinin klasik ya da  Avrupa müziğiyle ilgili formasyonum olduğunu söyleyebilirim. Aynı zamanda cazdan da etkilendim. Fransa'da 7 yıl süren eğitimim sırasında tanıştığım cazcı arkadaşlarım sayesinde iyi deneyimlerim oldu. Konserleri takip ediyordum ve özellikle de oradaki otantik caz müziğinden oldukça etkilendim.

Dağların arasında bir köy olan  Teichio'da doğdum. Çok müstesna bir yaşamım olduğunu düşünüyorum; sürekli yer değiştiriyordum. Çocukluğumda 7 yılım, özgürlük ve barışın hakim olduğu harika bir köyde geçti. Elektrik, radyo, hiçbir şey yoktu. Doğanın sesini duyuyordum, bir de dedemin mandolinini. Ve köydeki kadınlardan çok sesli şarkılar dinliyordum. Harikaydı.

Daha sonra başka bir şehre taşındık ve hayatım tamamen değişti. Sadece sesler ve kokular değildi değişen. Bir açık hava sinemasının yanında yaşamaya başlamıştık. Ben de ilk akşamdan başlayarak filmleri takip eder oldum. Anna Karenina gösteriliyordu. Çok çılgınca bir şeydi. Çocuktum ve hiç böyle bir deneyimim olmamıştı. Geceleri yatağımda yatarken oldukça tuhaf müzikler duyuyordum ki bunlar beni çok etkiledi. Gördüğünüz gibi her şey değişiyordu. Annemi kaybettim. Babam başka birisiyle evlendi ki onun da çok güzel bir piyanosu vardı. Piyanoyu ilk kez okulda görmüştüm ve ilk görüşte aşık oldum. Çok feci bir şeydi. O anı hiç unutamıyorum. Durum böyle olunca babama yalvardım: "Lütfen, lütfen bana bir hoca bul." Ne yapmak istediğini bilen bir çocuktum. Başından beri müziğe aşıktım.10 yaşındayken piyanoda doğaçlamalar yapıyordum. Etrafımda beni dinleyenler "bu çocukta bir şeyler var" diyorlardı. Sonraları bunu yapmayı çok sevdiğimin farkına vardım ve 18 yaşında ilk gerçek bestemi yaptım. Yazılı hale getirdim ve güzel bir akşam yemeğinin ardından arkadaşlarıma çaldım.

Bestelerimde etnik müziği ya da geleneksel yaklaşımla yerel enstrümanları hiç kullanmadım. Sadece yerel renkler kullanırım. Hayat sürekli değişim içinde. Geleneği, anılarımızı dirilmeye çalışmak sonuçsuz bir çaba. Gençlerin rebetikoyu keşfetmesine, yerel müzikler dinlemesine itirazım yok. Ama geçmişin müziğini bugün yeniden üretmeye çalışmak anlamsız. Bu nedenle World Music akımı bir çıkmaz sokak.

İyimserim, hem de çok. Espri yapmayı, güldürmeyi severim. Felsefi, etik açıdan insanlığın neredeyse tükendiği bir dünyada yaşamak beni mutsuz ediyor. Yine de iyimserliğimi koruyup, insanlara yardım etmenin yollarını arıyorum. Dünyaya sırt çevirip neşeli olmak mümkün değil. Gelişmeleri izleyip köşemde kendimi yiyeceğime tepki veriyorum. Bestelerim yeryüzündeki acılara birer aynadır.

Vazgeçemeyeceklerimi şöyle sıralayabilirim: Piyano, çünkü o sesim. Denize yakın olmak, piyanodan görmek isterim. Doğduğum köydeki evimizdeysek, yürüyüşe çıkmak..Çıplak ayakla gezmenin insanın genç kalmasında önemli bir etkisi olduğuna inanıyorum.

Gençken pek çok eser için çok ağlardım. Özellikle klasik müzik dinlerken. Chopin'in prelüdleri, Çaykovski'nin eserleri, Beethoven'in 7. Senfonisi... Tam tam tammmm... Müzik içimizi temizleme aracıdır. Bir müzik aracılığıyla ağladığımızda özgürlüğe ulaşmak için bir nedenimiz olur ve müzik bizi oraya götürür...

Baştan sona zevkle ve duygulanarak dinleyeceğiniz bir albüm..Bütün diğer albümleri gibi..


diğer albümlerden..



1975-Maria Farantouri-The Great Wake ‎(LP)
1979-Periplanisi
1984-Voyage To Cythera
1986-Jan Garbarek - The Beekeeper
1991-L'africana
1991-Unreleased Recordings
1994-Music For Films ‎
1994-The Suspended Step Of The Stork ‎
1999-Ulysses' Gaze ‎
1998-Rosa / Wandering ‎
1999-Eternity And A Day ‎
2000-Music For Films ‎
2000-Theo Angelopoulos Paisaje En La Niebla
2002-Trojan Woman ‎
2004-The Weeping Meadow ‎
2008-Elegy Of The Uprooting-Live
2009-Dust Of Time
2013-Concert In Athens 

web sayfası

1 yorum:

Şakir Ayral dedi ki...

Düzenli beslendiğim bu harika sayfalarda Eleni Karaindrou yu da ağırlıyor olmak mutluluk verici. ortak zevk olarak pek çok sanatçıyı ve albümü burada görmek hoş bir ayna ortamı sunmakla birlikte daha önce tecrübe etmediğim müzisyenleri keşfetmek de ayrı bir keyif. Emeğinize, gönlünüze sağlık. Teşekkürler! Şakir Ayral

Yorum Gönder

ku ba ba..

Mitolojide, ay Kibele'nin simgesidir, zira o, aynı zamanda, aytanrıçasıdır da... ... Anadolu uygarlıkları içinde en dikkat çekici özelliklere sahip olan Kibele, aynı zamanda "Kubile", " Agdistis" "Artemis" ,"Vuruşemu", "Hepat" ve Frigler'de KUBABA olarak bilinir. ... O dönemde toplumda kadın erkeğe eşdeğer konumdaydı ve " Kybele" ismi de bu inancı simgelemektedir. ... Bu blog ise kadına ve müziğe yani, hayatı besleyen iki kaynağa adanmıştır..